BM Raportörü; Yasalardaki Eksiklikler Yargısız Infazların Önünü Açıyor

esithaklar tarafından tarihinde yayınlandı

26-30 Kasım 2012 tarihinde Türkiye’ye resmi  ziyaretini gerçekleştiren Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Christof Heyns yargısız, ani ve keyfi infazlarla ilgili ilk gözlem raporunu yayınladı.

Özel raportör, kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı, Roboski katliamı, kadın cinayetleri, kamu görevlilerinin de facto dokunulmazlıkları, etkisiz soruşturmalar ve uzun yargılama süreçleri, 1990 yıllarda gerçekleşen faili mechul cinayetler ve toplu mezarlar konusuda gözlemlere yer verilen raporda Türkiye’ye  14 öneride bulunuyor.

Öneriler

  1. Terör eylemleri için hiçbir koşulda hiçbir gerekçe söz konusu olamadığı gibi terörle mücadele adına yapılan insan hakkı ihlalleri açısından da herhangi bir gerekçenin söz konusu olması mümkün değildir. PKK da dâhil olmak üzere, terörizm faaliyetinde bulunan bütün gruplar bu tür eylemlerini derhal sonlandırmalıdırlar.
  2. Türkiye, fail-i meçhul siyasi cinayetleri soruşturmak ve muhtemel kovuşturmalara ve geçici adaleti teşvik edecek diğer tedbirlere ve sorumluluk kültürüne ilişkin tavsiyelerde bulunmak üzere, geniş halk kitlelerinin desteğine ve temsiline sahip olan bağımsız bir kuruluşun oluşturulması gerektiğini dikkate almalıdır. Benzer şekilde, böyle bir kuruluşun oluşturulması ve bu kuruluşun yetkilerinin belirlenmesi (tarihin ne kadar gerisine gideceği de dâhil olmak üzere) süreci de açık, şeffaf ve kapsayıcı olmalıdır. 90’lı yıllara ilişkin güçlü kanıtlar ve toplu mezarların varlığını içeren iddialar vardır.
  3. Türkiye’nin bir yandan da ülkenin güney doğusundaki bulunmuş olan toplu mezarlara ilişkin bağımsız adli soruşturmaların Minnesota Protokolü’ne uygun olarak yürütülmesi gerektiğini de dikkate alması gerekmektedir. Yürürlükteki zamanaşımı sınırının kural olarak 20 yıl olduğu ve 1990’lardaki ihlallerin birçoğunun 1993 ve 1994 yıllarında gerçekleştiği dikkate alındığında konuların ele alınması daha da acil bir hal teşkil etmektedir.
  4. Yukarıda bahsi geçenlerden bağımsız olarak Türkiye dava zamanaşımının soykırım ve insanlığa karşı suçlarda ve işkencede uygulanmaması yanında sistemine diğer yaşama hakkı ihlallerinin de zamanaşımına uğramayacağına ilişkin düzenlemelerin eklemesi gerektiğini dikkate almalıdır.
  5. Türkiye, Uludere/Roboski kazasında önemli bir öncelik sorunu olarak bağımsız ve kamuoyunun gözünde inandırıcılığı olan ve şeffaf bir soruşturmanın üstlenilmesi gerektiğini dikkate almalıdır.
  6. Türkiye, Ceza Kanunu’nun 82 maddesinin (j) fıkrasının “töre” adı altında işlenen namus cinayetlerini de kapsayacak şekilde anlaşılması gerektiğini dikkate almalıdır. “Haksız tahrik” bu tür suçlarda savunma aracı olarak ya da cezai indirim sebebi olarak kabul edilmemelidir ve yargılamadaki iyi hal de hafifletici bir sebep olarak sunulamamalıdır.
  7. Türkiye, şikayette bulunanlara karşı misilleme eğilimini tersine çevirmek ve durdurmak için önlemler alınması gerektiğini dikkate almalıdır.
  8. Türkiye; tanıkların, mağdurların, ailelerinin ve diğer tarafların (örneğin gazeteciler gibi) kendilerini gözdağı verilmiş hissetmelerini ve misillemelere uğramalarını engelleyici, daha güçlü ve etkili uygulanan bir cezai takibat sistemine ihtiyaç olduğunu dikkate almalıdır.
  9. Türkiye; polis ve diğer güvenlik güçleri için öngörülen şikayetlerin bağımsızca yürütülmesi için gerekli önlemleri alması gerektiğini hatırlamalıdır
  10. Türkiye, kolluk kuvvetlerinin kuvvet kullanmasına ilişkin kanunların (5861 Sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ve 2803 Sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu) uluslararası standartlara (Kolluk Kuvvetlerinin Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanmasına Dair Temel Kurallar) uygun hale getirilmesi gerektiğini dikkate almalıdır. Orantılılık ve zorunluluk, söz konusu standartların ayrılmaz iki öğesidir ve yalnızca hayat kurtarma söz konusu olduğunda bunların dengeli bir ilişkisinden bahsedilebilir. Öldürücü kuvvet sadece yaşamın korunması için kullanılabilir. Bu ölçütler bütün kolluk kuvvetlerinin uygulamalarının parçası ve ölçüsü olmalıdır.
  11. Gerçekten de kolluk kuvvetlerinin idari izin alınmaksızın yargılanabileceğini söylemek mümkünse, Türkiye bu gerçeğin daha yaygın olarak bilinmesini sağlamalı ve savcılar da söz konusu izinlerin alınması için devam eden uygulamalara ivedilikle son vermelidir.
  12. Türkiye, Türk İnsan Hakları Komisyonu (TİHK)’nun hukuki çerçevesini Paris Prensipleri’ne uygun hale getirilecek ölçüde incelemelidir. TİHK’e anayasada bir referans içerecek şekilde önem verilmelidir.
  13. Türkiye, hükümetin 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansına uygun olarak halkın katılımını da içine alan, kapsamlı bir insan hakları planı hazırlaması gerektiğini dikkate almalıdır.
  14. Türkiye, Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmekten Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme ve Roma Statüsü’nün imzalanmasını dikkate almalıdır.