Podcast: Yasaksız Meydan 5 – 2020 Toplantı Ve Gösteri Hakkı Değerlendirmesi

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği tarafından tarihinde yayınlandı

Yasaksız Meydan’da 2020’de Toplantı ve Gösteri Hakkı İhlalleri Değerlendirildi!
“2020, COVID-19 süreci yönetimiyle birlikte eşi benzeri görülmemiş hak ihlallerine sahne oldu. Kadınlar, işçiler, LGBTİQ+ bireyler, çevreciler, KHK’liler… Anayasal hakkını kullanmak üzere barışçıl toplantı ve gösteri yapmak için sokağa çıkan herkesin hakkı düzenli olarak ihlal ediliyor.”

Listen to “2020’de gasp edilen “toplumu şekillendirme sürecine katılma hakkımız”” on Spreaker.

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında yayına hazırlanan Yasaksız Meydan’ın yeni yıldaki ilk bölümünde İrem Afşin‘in konuğu olan Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Barışçıl Toplantı ve Gösteri Hakkı Projesi Koordinatörü Alara Sert, 2020’de yaşanan barışçıl toplantı ve gösteri hakkı ihlallerini veriler ve bilgiler ışığında değerlendirdi.

Alara Sert

Alara Sert, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı izleme çalışmalarını aktarırken, “kapsamlı, güvenilir, ayrıştırılmış ve karşılaştırılabilir veri” yoksunluğuna dikkat çekiyor:  “Eşit Haklar İçin İzleme Derneği 2015 yılının Ekim ayından beri barışçıl toplantı ve gösteri hakkını izliyor. İzleme ve raporlama çalışmasının amacı, hem Türkiye’deki mevzuatın ve pratiklerin uluslararası standartlara göre değerlendirilmesi, uygulamada ortaya çıkan sorun alanlarının belirlenmesi, hak ihlallerinin ortaya konulması ve bunların hepsinin yasa yapıcılar, kamu otoritelerine yol gösterici olması; mevzuatın ve pratiğin, buradaki uygulamaların iyileştirilmesine, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu hale getirilmesine bir katkı sunması. Barışçıl toplantı ve gösteri hakkını yıllık dönemlerle izliyoruz, 3-4 aylık bültenler halinde dönemsel bulguları paylaşıyoruz. Hazırladığımız raporları ve bültenleri Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin web sitesinde yayınlıyoruz,  ayrıca twitter’da da @ToplantiGosteri hesabı üzerinden kamuoyuyla paylaşıyoruz.”

Metodolojiyi aktaran Sert, “Türkiye’deki çoğu temel hak ve özgürlük konusunda olduğu gibi toplantı ve gösteri hakkına dair de kapsamlı, güvenilir, ayrıştırılmış ve karşılaştırılabilir veri maalesef mevcut değil. Bu sebeple biz 2015’ten beri kendi verimizi topluyoruz. Bunlar bireysel başvurular, resmi istatistikler, dava izleme, ulusal ya da uluslararası mekanizma ya da mahkeme kararları, internet medyasının taranması ve bir de bireysel bilgi edinme hakkı kanunu kapsamında yapılan başvurulardan oluşuyor. Son olarak da Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin yürüttüğü ve dahil olduğu ağlar, farklı paydaşlar ile yaptığımız işbirliği yoluyla bilgi topluyoruz.” diyor. 

“Barışçıl toplantı ve gösteri hakkı bireylerin ait oldukları toplumu şekillendirme sürecine katılmalarını sağlar”

Alara Sert, hakkın tanımını yaparken, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı ve bağlantılı diğer hak taleplerinin özellikle eşitlik mücadelesi konusunda çok önemli bir araç olduğunu söylüyor: “İnsan Hakları Komitesi’nin Temmuz 2020’de, toplantı ve gösteri hakkına dair çıkardığı Genel Yorum “bireylerin kendilerini toplu olarak ifade etmesine ve ait oldukları toplumları şekillendirme sürecine katılmasına imkan” veren bir hak. Kolektif olarak “diğer haklarla birlikte, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve çoğulculuk ilkelerine dayalı katılımcı yönetişim sisteminin esas temelini” oluşturur. Burada aslında barışçıl toplantı ve gösteri hakkına dair dikkat çekilmesinin önemli olduğunu düşündüğüm bir nokta da, Genel Yorum’da, sıkça Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarında da belirtildiği üzere barışçıl toplantı ve gösteri hakkı niteliği itibariyle ifade özgürlüğü, katılım hakkı, örgütlenme hakkı gibi diğer haklarla çok derinden bağlı veya bağlantılı. Burada bir diğer önemli nokta; çok uzun zamandır toplantı ve gösteri hakkı ve diğer hak talepleri, özellikle eşitlik mücadelesi konusunda çok önemli bir araç olmaya da devam ediyor. Birleşmiş Milletler ve AİHM tek kişilik eylemleri  ifade özgürlüğü kapsamında da değerlendiriyor, bu hakkın kapsamı dediğimiz sadece protestolardan veya basın açıklamalarından bahsetmiyoruz, “eğlence, kültürel, dini ya da ticari amaçla ” yapılan toplantılar da yine bu hakkın kapsamına giriyor. Son yıllarda Türkiye’de giderek artan oranda izlediğimiz hak ihlalinde ise; “izinsiz olarak” barışçıl toplantı ve gösteri yapma hakkında bir algı değişikliğine gidildi, sanki izin gerektiren bir protesto, eylem veya basın açıklaması yapılıyormuş gibi bir algı oluşturuldu.” 

“549 müdahale ve 49 farklı ilde 1816 gözaltı”

2020, OHAL döneminden sonra COVID-19 kaynaklı nedenler de dahil edilince, yoğun engellemelere ve hak ihlallerine sahne oldu. Yıl içinde en az 549 müdahale ve 49 farklı ilde 1816 gözaltı ile karşılaşıldı. En yoğun müdahalelerle karşılaşan grupları aktarırken Alara Sert, öncelikli olarak KHK ile ihraç edilenlere dikkat çekiyor: “Bu yıl kaydedilen müdahalelerde 120 tane ile ilk sırada KHK ile İhraç edilenlerin eylemlerine yapılanları görüyoruz. Uzun yıllardır devam eden, bu verinin de büyük çoğunluğunu oluşturan Ankara’da Yüksel Caddesi’ndeki Yüksel Direnişçileri olarak bilinen grubun yaptığı sürekli eylemler başı çekiyor. Günde 1 veya 2 tane basın açıklamasına yapılan kolluk gücü müdahalesi ile karşılaşan grup, 13 Ağustos’ta tutuklandı. 22 Ağustos’ta eylemin haberini yapan gazetecilere ve ve tutuklanan direnişçilerin yerine eylem yapmak isteyen gruba da müdahale edildi. Tutuklama kararında Sulh Ceza Hakimliği’nce yapılan açıklamada “Eylemlerin, haklarında verilen adli kontrol tedbirlerine rağmen yoğun bir şekilde devam etmesi sebebiyle şüpheliler hakkında adli kontrol hükümleri uygulanmasının bu aşamada yetersiz kalacağı” gösterilmişti, yani gerekçe “yoğun eylem yapılması” idi. KHK İhraçlardan bahsederken bir diğer husus da çok sık yaşanan para cezaları; örneğin Veli Saçılık’a kesilen para cezaları sonucu banka hesabına haciz konuldu.” 

Yoğun hak ihlali yaşayan bir diğer grup ise, 81 adet müdahale ile çalışma yaşamına dair eylem ve etkinlikler. Yasaksız Meydan’ın 2. bölümüne konuk olan Bimeks Direnişi işçilerini ve maden işçilerini örnek gösteren Sert,  Bimeks işçilerinin 31 Aralık günü dahil 15 kez gözaltına alındıklarını, Kasım ayında haklarında ‘Kanuna Aykırı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Düzenleme, Yönetme, Bunların Hareketlerine Katılma” iddiasıyla açılan davadan adli kontrol ile çıktıklarını hatırlatıyor. 

“Herkesin Anayasal hakkı” 

Alara Sert, Anayasal barışçıl toplantı ve gösteri hakkının çok açık ve uluslararası standartlar ile uyumlu bir düzenleme olduğunun altını çiziyor: “Herkesin önceden izin almaksızın silahsız ve saldırısız olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı mevcut. Bu bir Anayasal hak. Ama geldiğimiz yerde, kanunun çok kısıtlayıcı şekilde düzenlenmiş olması sebebiyle 2911 sayılı kanun uyarınca herhangi bir barışçıl gösterinin kanun dışı ilan edilmesi, sadece yasa hükümleri ile aslında çok kolay. Buna da tabii ki bir izin yükümlülüğü varmış gibi uygulamaların gerçekleştirilmesi de maalesef hak ihlallerini yoğunlaştırıyor.”

2020’de en çok engellenen eylemlerden biri de kadın hareketinin eylemleri. Kadın hakları ile ilgili Las Tesis, İstanbul Sözleşmesi ve kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine yönelik bütün protestolarda devletin kolluk gücünün orantısız müdahalesi ile karşılaşıldı, eylemlere katılanlar ve düzenleyenler hakkında davalar açıldı. 

Öte yandan, iklim krizinin de etkisiyle giderek artan çevre hareketinin eylem ve etkinlikleri de son yıllarda engellemeler ile karşılaştı. Alara Sert, 2020’de çevre hareketi protestolarında en az 28 tane barışçıl gösteriye müdahale edildiğini söylerken; Kanal İstanbul, Kazdağları, Ordu-Ünye protestolarının karşılaştığı müdahalelerden ve para cezalarından da bahsediyor: “Su ve Vicdan Nöbeti katılımcılarına bu son dönemde yaklaşık 100 bin liraya kadar COVID-19 tedbirlerinin ihlali kapsamı da dahil olmak üzere para cezası kesildi. Para cezalarının ödenememesi sebebiyle bir dayanışma kampanyası başlatıldı. Kaz Dağları’ndaki altın madenine yönelik protestolara katılmak için İstanbul’dan yürüyüşe geçen 11 kişiye de geçtiğimiz yıl “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na Muhalefet” iddiası ile dava açıldı, 11’i de beraat etti.”

“Yaşam hakkı, kimin hakkı?” 

Eşit Haklar İçin İzleme Derneği verilerine göre “yaşam hakkı” başlığı altında değerlendirilen “Cumartesi Anneleri” 2020’nin en hatırda kalan verilerinden birini oluşturuyor. 700. Hafta eylemlerinde polis müdahalesi ile karşılaşan Cumartesi Anneleri ve kendilerine destek veren 46 kişi hakkında geçtiğimiz yıl bu eylem nedeniyle Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen dağılmama” suçlamasıyla 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istenen bir dava açıldı.

“COVID-19 süreci hak ihlallerini arttırdı”

2020’ye damga vuran COVID-19 salgını süreci ise, barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ihlallerinin ciddi oranda artmasına neden oldu, özellikle sokakta yapılan basın açıklaması, eylem ve protestolar COVID-19 önlemleri gerekçe gösterilerek hızlı bir şekilde ardı ardına engellendi.

Alara Sert, COVID-19 süreci yönetiminin her açıdan “eşi benzeri görülmemiş” olduğunu düşünüyor: “Tabii ki daha önce böyle bir küresel salgın yaşanmadı. Ancak, bu tür süreçlerin insan hakları temelli bir bakış açısıyla nasıl yürütülebileceğine dair gerekli kılavuz ve yönergeler mevcuttu. Her halükarda temel haklara yönelik kısıtlamalar kanunilik, gereklilik, ölçülülük gibi kriterleri karşılamak zorunda. BM Toplanma ve Örgütlenme Hakkı Özel Raportörü salgının başlarına doğru 10 maddelik bir gösterge ve prensip listesi yayınlamıştı. En başta belirtilen iki husus; salgın tedbirlerinin hak ihlalleri yaratmak için bir mazeret olarak kullanılmaması ve ne olursa olsun temel hak ve özgürlüklerin salgın gerekçesi ile tamamen askıya alınamayacağı idi.”  

“Burada aslında ilk örneği 27 Şubat’ta görebiliriz. Hatırlarsanız Türkiye’de ilk Korona virüs vakası 10 Mart’ta açıklandı. Ama 27 Şubat’ta Adana’da 8 Mart Dünya Kadınlar günü kapsamında gerçekleştirilmek istenen bir şölene dair Kaymakamlığa yapılan bildirim başvurusu salgın gerekçesi ile reddedildi. Oysa uluslararası insan hakları standartları gereğince genel sağlık bir kısıtlama gerekçesi olarak kullanılacaksa, bu tür tedbirlerin hali hazırda insanların toplu olarak var olduğu başka yerlerde de uygulanıyor olması gerekir. Örneğin alışveriş merkezleri, spor faaliyetleri gibi.” 

“Uluslararası anlaşma prensipleri göz ardı ediliyor”

Bir diğer örneği 65 yaş üstü sokağa çıkma yasakları üzerinden verebiliriz. KHK ile ihraç edilen öğretmen Nursel Tanrıverdi’nin eylemlerini takip eden 65 yaş üstü bir gazeteciye 3150 TL para cezası kesildi,  burada önemli bir diğer nokta 2700 TL emekli maaşı olan bir gazeteciye 3000 küsür para cezasının kesilmesinin ne kadar orantılı olduğu. BM Özel Raportör’ün saydığı prensiplerden biri; STÖ’ler, gazeteciler, gözlemciler gibi paydaşların faaliyetlerinin devam ettirilebilmesi için belli derecede kısıtlamalardan muaf tutulmaları gerektiği üzerinedir, bu kesilen para cezasını da bu kapsamda değerlendirebiliriz.  

“COVID-19 kararlarından en çok sivil toplum etkilendi” 

Alara Sert, COVID-19 tedbirleri kapsamında alınan bazı kararların, sivil toplumu doğrudan sekteye uğrattığını ifade ederken, “16 Mart, 2 Ekim ve 27 Kasım tarihlerinde yaklaşık üçer aylık periyotlar boyunca İçişleri Bakanlığı genelgesi ile STÖ faaliyetlerinin ertelenmesine dair olan karar sivil toplumun çalışmalarını etkiledi, 15 Aralık’ta bu karara sendikaların faaliyetlerinin de ekleneceği açıklandı. Tüm illeri kapsayan 16 Mart’tan beri bu genelgeler gerekçe gösterilerek barışçıl toplantı ve gösteri hakkının sıkça engellendiğini görebiliyoruz.” diyor. 

“Mülki idarenin yetkisi sınırsız hale gelmiş gibi” 

Barışçıl toplanma ve gösteri hakkı ihlalleri söz konusu olduğunda en çarpıcı konu başlıklarından biri, süregiden valilik yasakları. 52 farklı ilde 366 tane mülki idare kararına COVID-19 tedbirleri kapsamında ilan edilen 3 karar ekleniyor. “Barışçıl toplantı ve gösteri hakkı konusunda son yıllarda giderek artan mülki idarenin çok geniş hale gelen yetkisi sanki sınırsızmışçasına uygulamaya geçiriliyor.” diyen Sert, “5442 sayılı kanun kapsamında mülki idarenin – valilik ya da kaymakamlık olabilir – toplantıları erteleme, ya da bazen yasaklama yetkisi mevcut. Bununla birlikte bu kanunda bu yetkilerin keyfi olarak kullanılmasını engelleyen hiçbir hüküm bulunmuyor. Geçtiğimiz yıl 366 tane mülki idare kararının 251’i genel, 115’i spesifik kapsamda. Bu ayrımdan ne anlıyoruz biraz açıklayayım: Genel kapsamlı kararlar belli bir il ya da ilçede belirli bir süre boyunca barışçıl toplanma özgürlüğünün yasaklanması ya da izne bağlanmasını öngören kararlardır. Spesifik kapsamlı olanlar ise, belli konu ya da etkinliğe yönelik, bildirim başvurularına verilen ret cevapları da dahil. Bu mülki idare kararlarının 302’si örneğin yasaklama kararlarından oluşuyor, 29’u mülki idarenin iznine bağlama, 34’ü ise hem yasaklama hem izin kararlarının birlikte verilmesi.

“Van’da 1505 gündür barışçıl toplantı ve gösteri hakkının kullanımı yasak” 

Alara Sert, süregiden yasakların zaman içinde kesintisiz hale geldiğini söylüyor: “Aslında arka arkaya ilan edilen yasaklar konusunda kanunun böyle bir engellemeye dair bir hükmü yok. Süregiden yasaklardan ilki ve en uzun süreni, Van’da 21 Kasım 2016’dan beri arka arkaya ilan edilen, sonuncusu 17 Aralık’ta gelen yasaklama kararları yoluyla toplam 1505 gündür barışçıl toplantı ve gösteri hakkının kullanımı tamamen ve kesintisiz yasak olması. Batman’da ise 28 Eylül 2019’dan beri arka arkaya ilan edilen toplam 28 izin ve yasaklama kararı ile toplantı ve gösteri hakkı 450 gündür engelleniyor. Batman’daki sistem il genelinde barışçıl gösterilerin izne bağlanması, cezaevleri etrafında ise yasaklanması. Siirt’te 10 Şubat 2020’den beri ilan edilen yasaklama kararları ile toplam 330 gündür hakkın kullanımı yasak. Hakkari’de ise 4 Nisan 2019 ile 12 Mayıs 2020 arasında 405 kesintisiz olarak yasaktı, 5 Haziran 2020’den beri ise kesintisiz yasaklamalar yeniden başladı ve toplam 225 gün oldu.”

“Burada belki COVID-19 etkisine dair bir atıfta bulunabilirim, mülki idarenin kararlarında, özellikle süren yasaklara baktığımızda bir gerekçe olarak küresel salgının belirtildiğini ya da çok etki yarattığını göremiyoruz. Örneğin Batman’da 25 tane tekrar eden yasaklama kararı vardı, 1 tanesinde salgın bir gerekçe olarak gösterilmiş. Van’da ise aşağı yukarı yarı yarıya 25 kararın 13’ünde COVID-19’dan bir gerekçe olarak bahsedilmiş diyebilirim.” 

İrem Afşin’in “Vatandaşlık hakkını kullanmak için belirledikleri konuda hak taleplerini anlatmak için sokağa çıkan farklı gruplardan insanlara, katılımcı ve düzenleyicilere yönelik olarak açılan davalar ve idare mahkemesi kararları” sorusuna ilk örnek olarak LGBTİQ+ bireylerin yaşadığı hak ihlallerini gösteren Alara Sert, “Ankara’da OHAL sırasında ve OHAL bittikten sonra ilan edilen, birinci ve ikinci yasak ismiyle geçen 2 yasaklama kararı vardı. Bu kararlar alanda çalışan örgütler tarafından idare mahkemesine taşındı, ancak bu kararların iptal edilmesi yaklaşık 2 yılı aldı. Aslında bu iyi bir haber olmakla birlikte, ne kadar etkili olduğu tartışmalı bir başvuru yolu.  Örneğin Onur Yürüyüşü sadece barışçıl toplantı ve gösteri hakkının kullanıldığı bir yer değil, bir topluluğu, örgütlenmeyi ifade ediyor, belli bir yerde bir katılımı bile ifade ediyor. Onur Haftası etkinlikleri, Onur Yürüyüşü yasaklandıktan sonra ihlal kararının 2 yıl sonra çıkması, orada yaşanan o hak ihlalini ne kadar tazmin edebilir? Genel olarak idare mahkemesinin kullanımı için geçerli olan, 15 günlük bir yasaklama kararı var, siz bu başvuruyu yapabilirsiniz, ama çıkan karar o 15 günden çok daha sonrasında olacak. Bir noktada, bu kadar sıkça dava açılması belli bir noktaya kadar caydırıcı etki de yaratıyor. Her ne kadar insanlar beraat etse de aslında hakkın özü itibariyle barışçıl toplantı ve gösterilere, bunların katılımcıları ya da düzenleyicilerine hiç bir şekilde dava açılmaması gerekiyor.” diyerek hakkın neredeyse doğrudan engellendiğini vurguluyor. 

Barışçıl toplantı ve gösteri hakkının düzenli olarak engellenerek ihlal edilmesi, zaman içinde ifade özgürlüğünden ayrımcılığa kadar uzanan bir çerçeveye yöneliyor. COVID-19 salgını gerekçeleri de dahil olmak üzere, insan haklarını engelleyen, ayrımcılığın önünü açan, ifade özgürlüğünü neredeyse tamamen ortadan kaldıran bir hale dönüşen hak ihlalleri ortaya çıkaran veriler, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin Barışçıl Toplantı ve Gösteri Hakkı İzleme projesi bünyesinde 2021’de de toplanmaya devam edecek. 

***Eşit Haklar İçin izleme Derneği ve Kısa Dalga ortaklığında yayına hazırlanan Yasaksız Meydan, barışçıl toplantı ve gösteri hakkı engellenen ve seslerini kamuoyuna duyurmak isteyenlerin platformu olmayı hedefliyor. Eğer siz de toplantı ve gösteri hakkınızın engellendiğini düşünüyorsanız, barışçıl toplanma özgürlüğünüze dair söylemek istedikleriniz varsa, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği / Yasaksız Meydan ekibine esithaklar@gmail.com adresinden ve sosyal medya hesaplarımızdan ulaşabilirsiniz.