Yeni Çeviri: Barışçıl Toplanma Özgürlüğü Kılavuzu

Barışçıl toplanma özgürlüğü, kişilerin kamuya açık ya da özel alanlarda belirli bir amaç doğrultusunda bir araya gelme hakkını korumaktadır. Her ne kadar sıklıkla protestolar bağlamında gündeme gelse de, barışçıl toplanma özgürlüğü kültürel, ticari, siyasi, sosyal ya da eğlence amaçlı tüm toplantıları kapsar. Aynı zamanda barışçıl toplanma özgürlüğü, farklı arka planlar, Devamı…

“Daralan Alanlarda” Popülizme Meydan Okumak

Yazı dizisi # 1: Sezin Öney Hafıza Merkezi ve Eşit Haklar İçin İzleme Derneği’nin Hollanda Helsinki Komitesi desteğiyle düzenlediği “Daralan Demokratik Alan ve Uluslararası Dayanışma” başlıklı panel serisi, dünya genelinde sivil toplumun yaşadığı hak ve özgürlüklerin kuşatılması konusuna karşılaştırmalı bir perspektiften bakıyordu. Paneller serisi, bir yandan demokrasi açığı ve sivil alanda yaşanan Devamı…

İnsan Hakları Aktivistleri İçin Dava İzleme Rehberi

Adil yargılanma hakkı, Uluslararası Medeni Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin (MSHUS) 14. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesinde ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sında güvence altına alınmıştır. Adil yargılanma hakkı, hukukun üstünlüğü ilkesinin temeli olarak kabul edilmektedir. Yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız mahkeme, hakkaniyete uygun yargılama ve makul süre içinde aleni Devamı…

HRW Türkiye’de İnsan Hakları Raporu

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından yayınlanan “Türkiye’de İnsan Hakları’nın Gerilemesi ve Reform Önerileri” raporu Türkiye’deki temel insan hakları problemlerine dikkat çekiyor ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi için bir dizi öneri içeriyor. Rapor  insan haklarına getirilen anayasal kısıtların kaldırılması, İfade toplanma ve örgütlenme özgürlükleri korunması, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi, Barış Devamı…

2012 Türkiye Ekonomi Büyüdü, İnsan Hakları Kötüleşti

Human Rights Watch Türkiye Raporu 2013

Türkiye

Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti 2012 yılında, durgunlaşmaya rağmen ve ağırlıklı olarak bölgede liderlik rolünü geliştirmeye odaklanmakla birlikte, ekonomik büyümesini sürdürdü; ancak ülkenin giderek kötüye giden insan hakları karnesini ve demokrasi açığını gidermek yönünde inandırıcı adımlar atmadı. Savcılar ve mahkemeler, terörle mücadele yasalarını binlerce Kürt siyasi aktivisti, insan hakları savunucusunu, öğrencileri, gazeteciler ve sendikacıları yargılamak ve uzun süre hapiste tutmak için kullanmaya devam etti. İfade ve basın özgürlüğü üstündeki kısıtlamalar sürdü ve adil yargılanma hakkı ciddi anlamda ihlal edilmeye devam etti.

Hukukun üstünlüğünü ve temel hakları koruyacak yeni bir anayasa için partiler arası meclis çalışmasına devam edildi; ancak bu raporun yazıldığı sırada hükümet ile muhalefetin, azınlık hakları, temel özgürlükler ve vatandaşlık tanımı gibi temel konularda anlaşmaya varıp varamayacağı belirsizliğini korumaktaydı.

Mart ayında, Ulusal İnsan Hakları Kurumu’nun kurulmasının yolunu açan yasa Meclis’ten geçti; Haziran ayında da, her düzeydeki kamu görevlileri hakkındaki şikayetleri incelemek üzere kamu denetçiliği kurumu yasası onaylandı. İnsan hakları grupları, ulusal kurumun yönetim kuruluna yapılacak atamaların kontrolünü elinde tuttuğu ve kurum Birleşmiş Milletler kılavuz ilkelerinin tavsiye ettiği hükümetten bağımsızlık sınavını geçemediği için, hükümeti eleştirdi.

AKP’nin Kürt aktivistlerin kitlesel olarak hapsedilmelerine göz yumduğu ve yasadışı Kürdistan işçi Partisi’nin (PKK) saldırıları tırmandırdığı 2012 yılında, son yıllara oranla belirgin bir artışla yüzlerce asker ve PKK mensubunun ölümüyle sonuçlanan silahlı çatışmalarla birlikte bir şiddet girdabına düşüş yaşandı. 2012 yılı boyunca PKK, güvenlik görevlileri ile birlikte, aralarında yerel siyasetçiler, bir milletvekili ve öğretmenler de olmak üzere sivil vatandaşları kaçırdı ve daha sonra düzenli olarak serbest bıraktı. Ağustos ayında Gaziantep’te PKK tarafından düzenlendiğinden şüphelenilen bir saldırıda, dördü çocuk dokuz sivil öldü. Kürt meselesinin çözümlenmemesi Türkiye’de insan haklarının gelişmesinin önündeki en büyük engel olmaya devam etti.

Türkiye, Suriye’deki silahlı çatışmadan en fazla etkilenen komşu ülkeler arasındaydı. Ekim 2012 ortaları itibarıyla, Türkiye’nin barındırdığı Suriyeli mültecilerin sayısı 100,000 civarına yükselmişti. Ekim ayında, Suriye’den sınır ötesine yapılan ve Akçakale’de beş Türkiye vatandaşının ölümüne yol açan bir havan topu saldırısına Türkiye askeri ateşle karşılık verdi ve Türkiye Meclisi Suriye’ye karşı askeri güç kullanılmasına yetki verdi. (daha&helliip;)

Seçmeli Ders Uygulaması Ayrımcılığa Yol Açıyor

Radikal – Diyarbakır Protestan Kilisesi Pastörü Ahmet Güvener’in lise birinci sınıfa giden ve zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf bırakılan kızına, seçmeli din dersi ‘zorunlu’ kılındı. Baba Güvener, sadece dini içerikli üç dersin seçmeliler arasında bulunduğunu, diğerlerine sınıf açılmadığını, kızının kredisinin tamamlaması ve sınıfta kalmaması için bu üç dini seçmeli dersten birine girmek zorunda bırakıldığını söylüyor. İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Hadi Ağırbaş ise öğrenciler ve velilerin ortak tercihiyle derslerin seçildiğini; öğrencinin, iki liseye naklinin yapılabileceğini belirtiyor.  (daha&helliip;)

BM Raportörü; Yasalardaki Eksiklikler Yargısız Infazların Önünü Açıyor

26-30 Kasım 2012 tarihinde Türkiye’ye resmi  ziyaretini gerçekleştiren Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Christof Heyns yargısız, ani ve keyfi infazlarla ilgili ilk gözlem raporunu yayınladı.

Özel raportör, kolluk güçlerinin orantısız güç kullanımı, Roboski katliamı, kadın cinayetleri, kamu görevlilerinin de facto dokunulmazlıkları, etkisiz soruşturmalar ve uzun yargılama süreçleri, 1990 yıllarda gerçekleşen faili mechul cinayetler ve toplu mezarlar konusuda gözlemlere yer verilen raporda Türkiye’ye  14 öneride bulunuyor. (daha&helliip;)

Irkçı Nefret ve Ayrımcılık

“Ötekilere” Yönelik Irkçı Nefret ve Ayrımcılık Etki̇n Soruşturmadan Azade Türkiye’de hiçbir idari ve adli makam “ötekilere” yönelik ırkçı nefret ve ayrımcılık içeren haberler/ yayınlar karşısında harekete geçmiyor. Söz konusu Türklük, Sünnilik ve Müslümanlık olduğunda hemen işlemeye başlayan devlet ve adalet çarkları   Ermeniler, Aleviler, Kürtler, Rumlar, Yezidiler, Süryaniler, Romanlar, Araplar Devamı…

Ayrımcılığa Göz Yummayın!

Ayrımcılık  ve nefret söylemi birbirini beslemeye devam ediyor.   Yeterli yasal güvencelerin yokluğu ve adli mercilerin bu suçları etkili yollarla soruşturmaması ayrımcılığı ve nefret söylemini gündelik olağan pratikleri haline getirmiş durumda. En son yaşanan ve kamuoyuna da yansıyan iki olay, TBMM’nin vakit kaybetmeden  ayrımcılık ve nefret söylemi ile ilgili insan hakları standartlarına uygun ve etkin olarak uygulanacak bir yasal düzenleme yapmasının gerekliliğini bir kez daha ortaya koymuştur. (daha&helliip;)

Etnik Ayrımcılık iddiası TBMM’de

Ermeni asıllı Türk vatandaşı Elisabeth Maria Pıçakçı, TBMM Dilekçe Komisyonu’na etnik ayrımcılık şikayetinde bulundu. Kendisi ve ailesinin can, mal güvenliğinin tehlikede olduğunu anlatan Pıçakçı, ticari hayatında nefes aldırmayan Türk kadın esnafın çarşının ortasında “Şerefsiz Ermeni Köpekler” diye bağırdığını söyledi.  Pıçakçı’nın savcılığa yaptığı suç duyurusu ile önlem alınması  için karakola başvurusundan  istediği sonucu alamadığı dikkat çekiyor. Adalet Bakanlığı, konuyla ilgili bilgi isteyen  komisyona, davaya konu olan hususların savcılık yetkisi ve takdirinde olduğunu bildirdi. Savcılığın, ise dosyaya konu olan hususlarda  kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdiği anlaşıldı. (daha&helliip;)